Biz insanlar, neredeyse doğduğumuz ilk andan itibaren az ya da çok bir şekilde radyasyonla karşılaşıyoruz. Radyasyon doğal ve yapay biçimlerde etki edebiliyor. Radyasyon olgusu temelde iki gruba ayrılıyor. Bu karşılaştırmanın dışında bir de iyonlaştırıcı radyasyon ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon şeklinde iki ayrı şekilde ele almak da mümkündür. Peki tam manasıyla radyasyon nedir?
Radyasyon kısa bir şekilde, ortamda taşınan enerji olarak düşünülebilir. Söz konusu enerji, foton isimli elektromanyetik dalgalar ile parçacıklardan meydana gelir. Enerjinin iyonlaşma sürecine dahil olması radyasyonu kaçınılmaz kılar. Doğal olan radyasyon kaynaklarının başında elbette tahmin edileceği üzere genişi sayabiliriz. Güneşin dışında çeşitli kozmik ışınlar da doğal bir radyasyon kaynağı olarak düşünülebilir. Bu gama radyasyonu olarak da isimlendirilir. Bu anlamda ışığın görülebilen, ısının ise hissedilebilen bir radyasyon kaynağı olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. İçinde yaşadığımız dünyada belli ölçüde radyoaktif maddeler yer alır. Kum taşından granite, kayalardan toryuma dek pek çok örnek vermek mümkündür. Bu tip malzemeleri kullanmak suretiyle yapılan binalarda da doğal olarak radyasyon potansiyeli söz konusu. Dolayısıyla doğal radyasyon kaynaklarına aslında düşündüğümüzden çok daha yakın konumdayız.
Belli alanlarda özellikle radyasyon işareti ile çeşitli uyarılar sunulur; ancak çoğu kişi bu işaretin ne anlama geldiğinden habersizdir. Radyasyon her zaman aynı düzeyde bir tehlike saçmaz. Radyasyonun tehlike potansiyeli ışınlanma derecesine bağlı olarak değişir. Yapay radyasyondan kurtulmak bir şekilde mümkün olabilse de doğal radyasyondan kurtulmak olanaksızdır. Dolayısıyla bu gerçekle beraber yaşamayı öğrenmekte fayda vardır. Doğal radyasyondan tamamen kurtulmak mümkün değilse bile en azından belli ölçüde etkilerini azaltmak olasıdır.
Kısaca radyasyon birimi Curie (Ci), Sl birimi Becquerel(Bq) olarak kabul ediliyor. Radyasyona dair farklı ölçü birimleri dönüşüm değerleri söz konusu olabiliyor. Günümüzde radyasyondan korunma noktasında pek çok yeni yöntem geliştirilmiştir. Atom Enerjisi Ajansı bu konuda sayısal verilerini sürekli güncelliyor. Canlılar, bir sene içinde ortalama 2,8 msv düzeyinde doğal radyasyona maruz kalıyor. Bu gerçekten de oldukça ürkütücü bir rakam. Canlıların maruz kaldığı radyasyonun çok büyük bir çoğunluğu doğal kaynaklardan.
Radyasyon çeşitleri
Yukarıda da belirttiğimiz üzere radyasyonun çeşitleri ortaya konulurken farklı parametrelerden yararlanılır. Radyasyon tipleri çoğunlukla enerji seviyelerine göre belirleniyor. Bu noktada iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyonlar gibi ayrımlar söz konusudur.
İyonlaştırıcı Radyasyon: İyonlaştırıcı radyasyon canlı varlıklara da zarar verebilen bir radyasyon türüdür. Bu radyasyonu genelde hissetmeyiz ancak radyasyon ölçer sayesinde düzeyini tespit etmek kolaydır. Kimi özel durumlarda bu radyasyon, bazı hastalıkları giderme noktasında kullanılabiliyor. Genelde nükleer atıklardan ya da uranyum cevherlerinden ortaya çıkabilirler. Aynı zamanda atomların çekirdeğinde yer alırlar. İyonlaştırıcı radyasyonun da kendi içinde bazı alt türleri vardır.
İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon: Bu radyasyon türü, moleküleri ve atomları iyonize etme noktasında yetersiz kalır. Dolayısıyla düşük enerjili bir radyasyon türü olarak kabul görür. Kızılötesi, mikrodalga, radyo dalgaları buna örnek olarak gösterilebilir. İyonlaştırıcı radyasyon türüne kıyasla daha düşük bir etki alanına sahiptir. Yine de yoğun şekilde maruz kalındığı takdirde uzun vadede olumsuz sonuçlar ortaya çıkar. Atomların bazı değerlerini değiştirme yetenekleri bulunur. Bu radyasyon tipi, termal iyonizasyon olarak da ifade edilebilir. Bu arada görülebilir ışık kaynakları da iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kapsamında değerlendirilir.
Radyasyon zararları
Radyasyonun özellikle canlılar üzerinde yıkıcı etkilere sahip olması, bu konunun çok ciddiye alınmasını sağlamıştır. Bilim adamları çok uzun zamandan bu yana hem radyasyonun yıkıcı etkilerini hem de radyasyondan korunma yollarını araştırıyor. Tabi bu arada tüm canlıların radyasyona karşı hassasiyet düzeyleri aynı değildir. Bu kişiden kişiye ya da canlı türlerine göre değişiklik gösterir. Bu açıdan radyasyon etkileri için genel geçer ve kesin değerlerden bahsetmek zordur. Görece daha hassas olan insanları herhangi bir nükleer santralinden kolayca etkilenebilir. Bunu bağışıklık sistemindeki farklılıklar gibi düşünmek mümkün. Bilim adamları nükleer tesislerin standart düzeyde çalıştığı halde dahi insanlara zarar verebileceği konusunda bir tez atmışlardır. Bu özellikle Fransa, Almanya ve ABD gibi ülkelerde tartışma yaratmıştır. İyonlaştırıcı radyasyon özellikle radyasyonun en tehlikeli ve zarar verici türüdür.
Radyasyon DNA’ları dahi parçalayabilecek bir potansiyele sahiptir. Bu durum hücrelerin ölümüne neden olur. Bu süreç kanser vakalarını hızlandırır. Radyasyon güvenliği yönetmenliği bu konunun ne denli ciddi olduğunu ortaya koyan bildiriler içerir. Son dönemde çevre duyarlılığı konusundaki duyarsızlıklar ağır faturalar ödetmeye başlamıştır. Radyoaktif atıkların özellikle rastgele doğaya saçılması, korkunç senaryolar doğurur. Bu durum aynı zamanda ekolojik dengenin de bozulmasına neden olur. Çeşitli görme bozuklukları, radyasyonun verdiği diğer zararlar arasındadır. Radyasyonun bir diğer yıkıcı özelliği de uzun seneler boyunca söz konusu bölgede etkisini sürdürmesidir. Örneğin yakın zaman önce Karadeniz Bölgesi, Ukrayna’da meydana gelen Çernobil faciasının etkileri ile yüzleşmek zorunda kaldı. Bu kazanın etkileri ne yazık ki bölgede çok uzun yıllar boyunca devam etti. Karadeniz’de o dönem kanser vakalarının çok görülmesi, tamamen bu kazadan kaynaklıydı.
Radyasyondan korunma yolları
Radyasyondan korunma yolları son dönemde çeşitlilik kazanmıştır. Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar belli ölçülerde sonuç vermiştir. Radyasyondan tam anlamıyla olmasa bile en azından etkilerini azaltacak bazı yöntemler söz konusudur. Bu korunma yollarından bazıları şu şekildedir:
Radyasyon onkolojisi korunma yöntemleri konusunda daha detaylı bilgiler sunar ve bunları günceller.