Agile, belli olmayan bir ortam sınırları dahilinde dahi başarı sağlayabilmek amacıyla değişime karşı refleks gösterebilme ve gelişim gösterebilme elastikliği kapasitesi ve becerisi olarak ifade edilebilir. Agile bünyesinde değişime karşı hızlı karşılık verebilme yeteneğini, kendiliğinden organize olabilen ve çapraz fonksiyon barındıran takımlar meydana getirebilmeyi, teslimi yapılan her bir proje parçasından kaliteden taviz vermemeyi, çalışanların mutluluğunu yükseltmeyi, müşteri için değer oluşturmayı merkeze almayı, projelerin bir parça olarak değil de bir bütün olarak bitmesini beklemek yerine projeleri değer üretebilen ve test edilebilmesi mümkün olan bölümler halinde pazara çıkmayı, durmadan gelişen, değişen ve bütün bunları bir yaklaşım olarak hareket şekli olacak şekilde kabul etmiş bir kültür meydana getirmeyi , iletişimin arttırılmasını ve şeffaflığı temeline koyan bir yaklaşım biçimi olduğundan da bahsedilebilir.
Neden Agile?
Agile Proje Yönetimi yaklaşımı dahilinde yer alan her bir proje için iterasyon diye adlandırılan proje fazlarına ayrılmış bir konumda bulunuyor. Her bir faz sonucunda da çalışan bir ürün meydana geliyor. Bu iterasyonlarda ilki fazında en alt özellikte ama olmazsa olmaz ihtiyaçların yer aldığı bir ürün ortaya çıkarmak ana amaçlardan. İlk olarak müşterinin ya da müşteri potansiyeli barındıranların en elzem gereksinimlerine dikkat etmek gerekiyor. Her bir iterasyonda bir diğer gereken özellikler de eklenerek proje sonunda ürünün son haline ulaşılıyor. Agile çevik yaklaşımın en iyi avantajlarından biri de her bir iterasyon sonrası bir test yapılması sebebiyle hataları vakit geçmeden erkenden önlemler alınmasına olanak sağlaması ve hatalı durum ne kadar erken saptanırsa da bu sorunun projeye olan zararı özellikle maliyeti de o kadar az oluyor.
Bundan farklı olarak Waterfall modelinde test, nihai ürüne ulaşıldıktan sonra yani ürün tamamlandıktan sonra yapılıyor. Ayrıca The Standish Group’un 2015 senesinde 10.000’in üstünde projenin takibi aracılığıyla oluşturduğu Chaos Report’una göre de Agile pratikleri ile devam edilen yazılım projeleri %9 oranında bir başarısızlık ile sonuçlanıyorken waterfall ile yönetilen projeler bu orandan farklı olarak %29 oranında başarısızlıkla sonuçlanmış. Yine aynı rapordan ulaşabildiğimiz kadarıyla projelerin başarısızlık ile sonuçlanmasının en büyük sebepleri de gerçeğe dayanmayan beklentiler, yönetim desteğinin olmaması ya da yetersiz olması, kullanıcının projeye dahil edilmemesi, belirsiz ya da tamamlanmamış gereksinimler, değişen ihtiyaçlar, kaynak yetersizliği olarak sayılabilir.
Agile Çevik Proje Yönetimi Yaklaşımı Gelişi Nereden?
Proje Yöneticileri için, durmadan gelişen ve değişen günümüz dünyasının sahip olduğu iş ortamı sınırları dahilinde çevik durumda kalmak bir tavsiye olmaktan çıkarak bir ihtiyaç haline geldi. Teknolojinin gözlerin açılıp kapılma süresinden daha kısa sürede bir değişim barındırdığını da hesaba katılırsa ve piyasaya da geçen her gün yeni firmaların katılması, bu firmaların da değişime daha çabuk adapte olabilme yeteneğini kazanma zorunluluğunu da birlikte ortaya çıkarıyor.
Yazılım projeleri aracılığıyla ortaya çıkan Agile çevik proje yönetimi uygulamaları bu çerçevede zaman içerisinde bir evrilme duruma girerek günümüzde birçok iş sahasında kullanılmaya başlandı. Örneğin, PMI tarafından yayını yapılan, 2018- Pulse of the Profession raporunun sonuçlarına göre; son 5 sene zarfında yapılan organizasyonların %71 oranıyla çok daha çevik oldukları açıklandı.
Bu çeviklik katkısıyla da firmalar değişime olan gereksinimi de fark ederek günler geçtikçe bu değişime daha atik bir biçimde adapte olabilme yeteneğini elde etmeye çalıştı. Unutmamak gerekir ki çeviklik, rekabetin olmazsa olmazı bir konumda yer alıyor. Şimdi de Agile çevik proje yönetimi yaklaşımının ortaya çıkış hikayesine gelmekte fayda var. 2001 senesinin şubat ayında, ABD’nin Utah eyaletinde 17 bağımsız yazılım lideri bir beyin fırtınası yapmak amacıyla bir araya geldi. Buradaki temel amaç farklı bilgi ve yaklaşımlardan yararlanarak daha iyi şekilde nasıl yazılım geliştirileceğini sorusuna cevap bulmaktı. 2 günlük bir beyin fırtınası sonucu Agile Manifestosu yayınlandı.
Agile Manifestosu Gereken 4 Ana Değer
Her konuda olduğu gibi bu konuda da bazı temel değerler üzerinde duruldu. İş süreçleri ve araçlarından daha çok bireyler ve bireyler arasında yer alan etkileşimin değerli olduğu, kapsayıcı bir doküman zaman diliminden daha çok çalışan bir yazılım meydana getirmek daha önemli görülmesi gerektiği, müşteri ile iş birliği yapmanın sözleşme görüşmelerinden daha önemli olduğu, değişime yanıt vererek, mevcut planı değiştirebilmenin farkındalığına sahip olmak bu dört temel olarak sayılabilir. Bu temel değerlere bağlı kalarak istenilen seviyeye ulaşılabilir.
Bu Proje Yönteminin Uygulanma Prensipleri
İlk olarak değerli yazılımın erken bir şekilde ve sürekli teslimat şekliyle yaparak müşteriyi memnun etmek çok önemli. Bu sürekli teslimatta da özellikle son aşamada bile değişimler olabilir. Bu değişime açık olmak ve büyük bir soğukkanlılıkla bunları kabul etmek gerekli. Bu aşamalarda değişimi kabul etmek kadar çalışan yazılımı sık sık hatta kısa aralıklar ile müşteriye sunmak da projenin işleyişinin sağlığı için son derece önemli. Bu işleyiş zaten işin sahibi ve yazılımcılar tarafından birlikte yürütüldüğü için son derece basit bir şekilde kavranabilir. Çünkü bireylerin motive edilmesi ve sonuca başarılı bir şekilde ulaşılacağının duygusuna sahip olunması kavranmayı da kolaylaştırıyor. Bunun en temel noktası da yüz yüze iletişimin en etkili etkileşim yolu olması. Ayrıca Agile süreçleri, sürdürülebilirliği yüksek geliştirmeyi destekliyor. Kullanıcılar, sponsorlar ve geliştirmeciler proje boyu durağan tempoda bir çalışma tertibi oluşturmalı.
Tüm bunlara ek olarak çalışan yazılımın ilerlemek olduğu unutulmamalı bu uğurda sıkı bir şekilde çalışılmalı. Teknik mükemmelliğin ve tasarımın olmazsa olmaz olduğu, sade olan ve gereksizlik barındırmayan sanatın bir Agile parçası olduğu, takımların kendi kendine organize olabilme yeteneğini bünyesinde barındırması diğer prensiplerden sayılabilir. Son noktada ise derinlemesine düşünmekten bahsedilebilir. Takım, belli aralıklar ile düzenli bir şekilde daha verimli ve etkili olabileceğini düşünmeli ve ortaya koyduğu davranışları buna göre düzenleyerek performansını bu ölçüde düzenlemeli.
Sonuç Olarak
Özetlemek gerekirse belli ilkeler ve ana hatlar doğrultusunda Agile müşterisini geliştirerek ve değer katarak onun belli becerilerini ileriye taşımasına olanak sağlıyor. Tam da bu noktada yapılması gereken en önemli şeylerden biri de bu hatlardan kopmamak. Bu hatlardan kopulması durumundaki en büyük sorun Agile yönetiminin başarılı bir şekilde ilerleyemeyecek olması olarak ifade edilebilir. Bu ilkeleri takip ederek yapılan sıkı çalışmalar sonucunda da başarılı olmak son derece kaçınılmaz mutlu bir son.